hesabın var mı? giriş yap

  • dahiyane.
    jaws izledim denizden korkmadım, elm sokağını izledim kabuslardan işkilennemedim, ama bunu izledim ormana girip giremeyeceğimi bilmiyorum.
    korku filmi adına uçuşan kelleler, yaratıklar bekleyen sıkılacak elbet, haklılar.
    ama kafamda yarattığım blair cadısından korkunç bir şey olmayacak hayatım boyunca.tekinsiz film lafını terminolojime kattığı için teşekkürler.
    saygıyla eğiliyorum.

  • seven sevmeyen herkesin, hakkında şu yazıyı okuması gereken kişi:

    http://sports.yahoo.com/…012206&prov=yhoo&type=lgns

    ingilizcesi olmayan arkadaşlar için de çevirdim:

    kobe pazar günü 81 sayı attı, bu onu bütün zamanlar listesinde wilt chamberlain'in arkasından, 2. sıraya taşıdı ve amerikanya'da, spor geyiklerinin 1 numarası nfl'i de geride bıraktı ve bunun üstüne hala insanlar bu adamı eleştirecekler.

    bakın görün. daha çok pas vermesi gerektğini (2 asisti vardı kobe'nin) söyleyecekler. sadece dikkat çekmek için yaptığını söyleyecekler. 18 tane kaçan şutuna dikkat çekecekler, 28 tane soktuğu şut yerine.

    daha neler neler söyleyecekler. sadece basketbolda bir adam 81 sayı atıp, tarih yazıp, bütün salondakileri hayatlarının hikayesini anlatmak üzere evlerine gönderir, amerikanya'nın bir ucundun diğerine "kobe'yi izliyor musun?" şeklinde telefon konuşmalarına sebep olur, bir mucize yaratır ve halen daha eleştirilir.

    ama görün bu olacak

    kobe pazar günü olayı bitirdi, ve bunu anlayamıyorsanız bile anlamaya çalışmalısınız. bunun kobe'nin şahsiliğiyle veya kötü bir takım oyuncusu olmasıyla alakası yoktu. tam tersi, toronto, lakers'ı eziyordu adeta (16 sayı öndelerdi), taa ki kobe takım arkadaşlarının acınası haline baktı ve bu maçı kazanmaya karar verdi, sonunda da kazandı, 122-104.

    "kendiliğinden oldu" dedi kobe maç sonrası. "benim için önemli olan galibiyetti.
    uyuşuktuk, kendimize gelmem için bir silkindim ve rakibimizi demoralize etmek istedim."

    ve insanlar bunu eleştiriyor?

    81 sayının ufak bir kısmı gereksiz, rekora yönelik olsa da - ki maç 4. çeyreğin sonuna kadar çok yakındı, yani çok az sayı rekora yönelikti - kimin umrunda? gerçekten soruyorum, tarih yazmaya çalışmanın nesi yanlış? toronto oyuncuları da bu işten para kazanmıyor mu?

    bir beyzbol oyuncusu ilk 3 vuruşunda homerun yaparsa, bir sonraki vuruşunda topu stadın dışına göndermeye çalışırsa kimse onu suçlar mı?

    hiç kimse, yorulmuş bir pitcher'i, hitter olmayan bir oyuncuya karsi sahadan almayan bir koç hakkında sikayette bulunur mu?

    peyton manning, touchdown rekoru kırmaya çalışırken, touchdown'a 1 yard varken hala pas oyunları düzenlerken kimsenin umrunda mı?

    tabii ki hayır, bunu beklersiniz ve hatta istersiniz.

    peki basketbola niye farklı yaklaşılıyor? oyuncuların çoğu siyah olduğu için mi? biraz çeki düzene ihtiyaçları olduğu için mi?

    yoksa basketbolda hem ofansta hem defansta her pozisyonun içinde maça konsantre olmanız gerektiğinden, zayıf yönleriniz daha çok göze battığı için mi? ya da kobe pek sevilmediği için mi (shaq veya tecavüz olayı veya başka olaylar yüzünden) ?

    yoksa hoosiers'ın basketbola kazandırdığı saflık devam ettiğinden mi? koç norman dale, jimmy chitwood'un devamlı şut atmasını istemesine rağmen?

    belki de nedenler bunların da üstünde. bilemiyorum
    ama bildiğim tek birşey var, 1960-70'lerde bu iş böyle değildi. skorerler kutlanırdı. pete maravich, david thompson ve hatta larry bird (80'lerde) çoğu kişiye göre bazı maçlarda çok şahsilerdi. ama bunu görmek eğlenceliydi, şovun bir parçasıydı

    şimdi kimse tutup da çok sayı atmaya çalışmıyor. pazar gününü dışarda bırakırsak, uzatmaya gitmeyen maçlarda atılan en yüksek sayılarda, ilk 25'e bakarsak 1978'den beri sadece 1 kişi olduğunu görürüz, o da 1994'te david robinson'ın mvp olmasını sağlayan 71 sayılık performanstır.

    niye bu oyundaki eğlence ve zevkin içine ettik ki?

    kobe takımının sayılarının %66.4'üne imza attı. wilt chamberlain 169 sayının 100'ünü atarken sadece %59.2'deydi. belki de bir bakıma kobe daha başarılıydı dün gece. özellikle de şunu göz önüne alırsak: wilt chamberlain'in zamanında onun boyuna posuna yakın olan 1 tek bile pivot yoktu, kobe'nin ise böyle bir avantajı kesinlikle yok.

    bazıları, "artık nba'de savunma çok az yapılıyor" diyor, ancak warriors'ın 169 sayısı gösteriyor ki, eskiden çok çok daha az savunma yapılıyordu. o gece wilt'e kim adam gibi savunma yaptı ki? (bunu ben de arkadaş ortamlarında yaptığım tartışmalarda her zaman söylerim)

    nba'de defans yapılıyor, hem de üst seviyede. çok yanlış düşünülen birşey var, o da üniversitelerde, nba'e oranla çok daha sert defans yapıldığı. görünün o ki, yavaş bir guard'ın yere yapışma sahnesi böylesi bir şovda, gerçeklerin üstüne örtüyor.

    eğer raptors'ın kobe'yi durdurmaya pek çalışmadığını düşünüyorsanız, maçı izlememişiniz ve yanılıyorsunuz. kim 1 oyuncudan 81 sayı yemek ister ki? ellerinden gelen herşeyi yaptılar, her bir oyuncuyu tutması için tek tek başına verdiler ama onu durdurmayı başaramadılar.

    kobe işte o kadar sıcaktı, o kadar muhteşemdi ve izlemesi de bir o kadar zevkliydi.

    yine de 81 sayı atmanın "spor"a yakışmadığını savunacaktır bazıları, bunun basketbol olmadığını söyleyeceklerdir. ama bir izleyicinin damarlarına bu kadar adrenalin vermenin, karmaşık duygular hissetirmenin yanlış olduğunu, sporla alakası olmadığını düşünüyorsanız, bence bir kendinize gelin ve kobe'nin cuma günü golden state'e 101 sayı atıp atamayacağını düşünmeye başlayın.

  • (bkz: dede)

    adam 83 yaşında her sabah 5 km yürüyüş 2 km bu tarz süper serbest stil yüzme üstüne bir kahvaltı ile cila çekip öyle okeye oturuyor ki, roman abramoviç hayattan bu kadar keyif almıyodur.

    yaş oldu 89: artık yürümek bile angarya. yüzmekse çile. ah be abramoviç, etmeseydin bedduanı ne vardı...

    yaş oldu 91: o çok sevdiği denize girerken bir sabah geldi kriz, tekledi kalp. şimdi azraile karşı kulaç vuruyor yoğun bakımda solunum cihazında. azrail biz biliyoruz yüzemezsin, yetişemezsin, o kadar açılamazsın.

    2km açıktan bildiren edit: biz biliyoruz dedemizi. açılamadın azrail efendi! yemedi 2km yüzmek!

    92'den son edit: bir devir kapandı.

  • ilk maçında akhisar'a gol attı diye eleştirilebilen futbolcu. ne yapacaktı akhisar'a karşı oynarken schalke'ye mi gol atacaktı!

  • o değil de mersin'de ne biçim kadro var lan? kariyer.net'e "süper lige yeni yükselen ekibimiz için en az 10 yıl süper lig tecrübesi olan takım arkadaşları arıyoruz" ilanı vermiş gibiler. tita'lar, serkan balcı'lar, servet'ler, sinan kaloğlu'lar, wederson'lar...

  • hababam sınıf'ının mahmut hoca'sı münir özkul'un milyarder filminde de mahmut hoca rolünün devamını oynadığı gerçeği.

    bugün denk geldiğim milyarder filmini izlerken geçen replik ile vay amuaa tepkisi eşliğinde kafamda şimşeklerin çakması sonucu tüme varım yaptığım olay.sonrasında merak ettim biraz araştırdım hababam sınıfı filmleri aşağıdaki tarihlerde çekilmiş.

    hababam sınıfı 1975

    hababam sınıfı sınıfta kaldı 1976

    hababam sınıfı uyanıyor 1977

    hababam sınıfı tatilde 1978

    hababam sınıfı dokuz doğuruyor 1979

    hababam sınıfı güle güle 1981

    milyarder filmi ise 1986 yılında çekilmiş.hababam sınıfı güle güle filmi aynı zamanda mahmut hoca karakterinin olmadığı tek hababam sınıfı filmi.ayrıca bu filmde hafize ana'nın nazlı adında bir kızı olduğunu bilgisini de cebe atıyoruz.milyarder filminde ise mahmut hoca ile boncuk sultan(hafize ana) evlenmişler ancak kızları ölmüş ama nasıl öldüğü bilgisi yok.bu ölümün getirdiği yıkım ile boncuk sultan yatalak olmuş ve konuşamaz durumda.

    son olarak aşağıdaki repliğe bakıyoruz.

    gazeteci1: milyarderle konuşamadık bari seninle konuşalım amca.adın ne senin?
    mahmut hoca: şey mahmut... mahmut hoca derler.
    gazeteci2: şu şapkanı takar mısın mahmut hoca. niye hoca diyorlar imamlıkta mı yaptın?
    mahmut hoca: yok oğlum yapmadım.biletçilik benim mesleğim değil.öğretmendim emekli oldum.biz evde iki kişiyiz.kızım vefat ettikten sonra hasta karımla birlikte yaşıyorum.ama bugünlerde emekli maaşı malum iki kuru başa bile yetmiyor.enflasyonda malumunuz.geçinemeyince bende bilet satmaya başladım.

    üzerinden yıllar geçsede yeşil çam filmleri(özellikle kemal sunal ve şener şen filmleri) izledikçe izlettirir her yaşımda farklı bir detay, farklı bir mesaj yada tespit yakalarım.gerçektende bazen okadar ince görmüşler ki insan hayret etmeden edemiyor.görünen köy klavuz istemez o nedenle bu konuda çok bıkbık yapmayacağım.sanatın özelliklerinden biride kalıcı olmasıdır.kendi adıma bize bu kalıcı eserleri bıraktıkları için emeği geçen tüm büyüklerimize teşekkür ederim.eyorlamam bu kadar.

    debe editi: aslında daha çok okuyucuyum. es kaza debeye girmişim bari bir işe yarasın. bugün sizde bir değişiklik yapın hayatınızda ki değer verdiğiniz insanlara sevginizi belirtin.sevindirin onları.

    iyi ki hayatımdasın güzel insan.seni seviyorum.

  • dün akşam itibarıyla dünya tarihinde ilk defa bir futbolcu ununu eleyip eleğini asarak kazanabileceği her şeyi kazanmış ve ileride oynayacağı tüm maçlara sikini taşağını yaya yaya keyif için çıkacak lükse erişmiştir.

    messi'nin bundan sonraki kariyeri tamamen kendisinin keyfine kalmış durumda. isterse sadece sağ ayağıyla futbol oynama challenge yapar, isterse sadece asal sayı olan dakikalarda gol atma challenge... adam resmen hikayesi ve yan görevleri %100 tamamlanan bir bilgisayar oyununda yapacak bir şey bulamayınca açık dünyada boş boş dolaşıp kendine meşgale arayan bir insan seviyesine gerçek hayatta ulaştı. bu vakitten sonra oynayacağı ilk maça teletabi kostümüyle çıksa neden diye soramayız. çünkü canı öyle istemiştir.

  • süleyman seba'dan ahmet nur çebi'ye

    fevzi çakmak'tan hulusi akar'a

    mustafa kemal atatürk'ten recep tayyip erdoğan'a

    koltuklar kimlere kalıyor böyle yazık. bir beşiktaşlı olarak utandırıyorsun bizi başkan, sus artık. puanında, kupanın da, şampiyonluğun da amk.

  • ufkunuzu indirir mi kaldırır mı bilemem ama işinize yarayacağı kesin olan bir bilgi paylaşmak isterim.

    bir çağrı merkezini aradığınızda
    -"ne istediğinizi kısaca söyler misiniz? örneğin; hede hödö diyebilirsiniz."
    gibi bir anonsla karşılaşıyorsanız ve ne derseniz deyin müşteri temsilcisine bağlanamıyorsanız
    -"beni aramışsınız" derseniz
    "sizi müşteri temsilcisine aktarıyorum" cevabını anında alırsınız.

    aradığım pek çok kurumsal firmanın çağrı merkezinde işe yaradı.

    işte bunlar hep bilgi. fav'layın lazım olur.

    -------

    debit: öncelikle debe için teşekkür ederim.

    teşekkür etmek için o kadar çok mesaj gelmiş ki, hepsine buradan "rica ederim" demiş olayım.

    bilgi ile ilgili de şunu ekleyeyim;
    %100 her çağrı merkezinde işe yarar diye bir şey yok elbette. fakat pek çok banka ve operatörde işe yaradığını bizzat test ettikten sonra bilgiyi paylaştım. güle güle kullanın :)

    bilgi kimden ve nereden gelirse gelsin iyidir. paylaşın...

  • devlet böyyüklerimizin fon vurgununu unutturmak için " bisüre ortadan kaybol!" demiş olmaları ihtimalini yadsımayalım lütfen

    edit: bide kaçak fetöcü hakan şükürün fatih terim'in yardımıyla kaçabildiği iddiası daha bir ürkütücü değil midir ??

    fatih terimin hikayeden ifadesini bile almadı devletimiz ve şimdi gidiyor öylemi :/