hesabın var mı? giriş yap

  • ne kadar güzel ve özel birşeydi, keşke geri dönebilsem o günlere. dükkanın bulunduğu sokağın köşesinden dönüp de adını yazarken bile gözlerimi dolduran, herşey gibi birini gerçekten özlemenin de ne demek olduğunu bana ilk öğreten, hayatımdaki en önemli ve özel adamı, babamı gördüğümde içimde kopan o sevinç çığlıklarını anlatabilsem keşke, kelimeler yetebilse de... dünyanın en önemli insanı, çok değerli bir misafirmişim gibi davranırdı o çok özel adam her adım atışımda o dükkana, arkadaki geniş masaya kurulan sofralar, çevreden nereden istenirse söylenebilecek envai çeşit yemek, abur cubur, marka çekmesinin bulunduğu ofis masasına oturabileceğim ve gönül rahatlığıyla istediğim kadar markaya sahip olup istediğim kadar oralet içebileceğim yegane yerdi o yazıhane. en önemlisi ben küçüktüm, dünyam küçüktü, hayatım acımasız değildi hiç o zamanlar, babam yanımdaydı, evden çıktığımda 15 dakika sonra yanına varabileceğimi biliyordum, şimdi... belki 15 gün, belki hafta, belki yıl... burdaki sayılı günleri doldurmayı beklemek zorundayım ona kavuşmak için.
    babanın işyerine gitmek hep gayet olağan, günlük bir olay olarak kalsaydı, ne kadar değerli birşey olduğunun farkına böyle bir acıyla varmasaydım keşke.

  • ölümünün 75 yılında saygıyla andığımız büyük insan. geleceğe umutla bakmamızın en büyük sebebi.

    zöge: eksilemeniz hiçbirşeyi değiştirmeyecektir.

  • gerilla demeyelim. terörist diyelim. ne olduğu belli olsun.

    teröristin teki gebermiş. siklemeyin amk.

    tanım: türkiye cumhuriyeti topraklarında teröristlik yapan şerefsizin hak ettiği eylem

  • fena bir ayar vermiş insan. son zamanlarda gördüğüm en sağlamlarından.

    "benim amacım allah nasip ederse şehit olmaktır." açıklamasıyla tartışma yaratan enerji ve tabii kaynaklar eski bakani taner yıldız'a askeri üniforma gönderildi. çatışmasızlık sürecinin sona ermesinden bu yana çok sayıda şehit veren kilis'te yaşayan hurşit çetin isimli vatandaş askeri üniforma göndererek "sakalınızın kesilmesi lazım, maazallah, askerler sizi yanlışlıkla ışid militanı diye vurabilirler" diye de uyardı.

    kargoya verdiği askeri üniformanın içine de şu mektubu yazarak koydu:

    "sayın yıldız, bu asker elbisesini kilis'ten gönderiyorum. 'ben de şehit olmak istiyorum' demeniz üzerine 'şehit' olmanızı istemesem de kamuoyu önünde ısrarla talep ettiğinizden dolayı bu mertebeye ulaşmanızda benim de bir katkım olsun istedim. kilis'te son dönemde 2 şehit verdik. kilis ili elbeyli ilçesi hudut mıntıkamızda mert, cesur, özü sözü bir, cengaver, attığını vuran, gözü pek, atılgan ve hudut namustur diyerek görev yapan kahraman askerlerimizin yanında bir nefer boşluğu oluşmuştur. serhat şehri kilis'imize gelmenizi ve şehitlik mertebesine ilimizde ulaşmanızı özlemle ve hasretle bekliyoruz, geleceğiniz günü bildirirseniz size thy'nın tarifeli gaziantep hattına bir bilet gönderebilirim. sevinilecek haber; şayet asker elbisesi dar gelirse aldığım firma, beden ölçüsüne göre yenisi ile değişebileceklerini söyledi. üzülecek haber, sakalınızın kesilmesi lazım, maazallah, bizim askerler sizi yanlışlıkla ışid militanı diye vurabilirler. traşımız yıldız kaydı değil 'sinek kaydı' olsun!"

    link

    konu dışı edit: aksiyon/dram/ gerilim

    ayrıntı: (bkz: #53958302)

    ayrıntı: (bkz: #50172704)

    müzik severlere tavsiye takip

  • diğer bazı ülkelerde olduğu gibi, fransa'nın da orijinal bayrağı bir azize aitti. fransa'nın ilk bayrağı st. denis (bkz: saint denis) bayrağıdır ve bu bayrağın da özel bir adı vardır; oriflamme. latincede altın ateş anlamına gelen aurea flammadan türemiştir. (bkz: oriflamme/#60169524) bu bayrak şu anki fransa bayrağı gibi dikdörtgen değil, ucunda 3 ile 5 arasında değişen sivri uçlar vardır. yani aslında bayraktan ziyade, bizim şu an flama dediğimiz şeye daha çok benzeyen bir şey. tamamen kırmızı ipekten yapılmış, üzerinde hiçbir dekor olmayan, bir köşesinde 3 - 5 sivri uç bulunan düz bir flama. daha sonra bu düz, kırmızı flama, üzerine sarı bir güneş ve sarı güneş ışınları ile süslendi. arkadaki kırmızı fon, kafası kesilen st. denis'in kanını sembolize ediyor. frenk imparatoru charlemagne'in bu bayrağı kutsal topraklara taşıdığı ve onu kendi kişisel bayrağı yaptığı rivayet edilir. ama bayrağın kraliyet ailesinin bayrağı olarak ilk defa kullanılması 1124 civarlarında 6. luis zamanındadır.

    ilk fransa bayrağı

    1328 zamanı, 4. philip'in üç erkek çocuğunun ölmesi ve geride sadece kadın varislerin kalması sebebiyle capetian hanedanı soyu tükendi ve valois hanedanı tahtı devraldı. valois hanedanının arması mavi bir arkaplanda 3 zambaktan oluşuyordu. bu arma yeni fransa bayrağının esin kaynağı oldu. bourbon hanedanı tahtı devraldığında ise, arka planı, hanedanı onurlandırmak için beyaz olarak belirleyip zambakları olduğu gibi bıraktılar.

    1365 - 1792 arası kullanılan fransa bayrağı

    günümüzde kullanılan fransa bayrağında kullanılan renklerin pozisyonu ve sembolizm ile ilgili birkaç teori var. renklerin, ihtilal zamanı ortaya çıkan bir rozetten etkilendiğine inanılıyor. kırmızı ve mavi paris'in renkleriydi ve paris'in armasında da kullanılıyordu; mavi st. martin ile, kırmızı saint denis ile ilişkilendiriliyordu. beyaz ise kraliyeti simgeliyordu. beyazın ortada olması ise halkın monarşi ile kontrol edilmesini simgeliyor. diğer teori, amerika devrimcilerinden ilham aldıklarını iddia ediyor. başka bir teori ise, üç renkli dizaynın hollanda bayrağı dizaynından etkilendiğini iddia ediyor.

    üç renkli dizayn ilk defa 1790'da fransız donanmasında kanton olarak kullanıldı. kanton, bir bayrağın sol üstteki dörtte birlik kesimine verilen isimdir. abd bayrağındaki yıldızlı bölüm, kanton'dur mesela. birleşik krallığın bayrağı da birleşik krallığa bağlı ülkelerde halen kullanılmakta; avustralya, yeni zelanda. bu ülkelere ait donanma gemilerinde kullanılan kanton ingiltere bayrağıdır o yüzden.

    daha sonra french national convention olarak bilinen meclis, 1794'te bu bayrağı fransa'nın ulusal bayrağı ilan etti. ama o zaman bu yasaya onay verilmedi. en başta fransız donanması monarşinin beyaz arka planlı bayrağı kullanmak istiyordu. ihtilal sırasında bayrak nadiren kullanıldı. günümüzde kullanılan fransa bayrağı, donanmada 1812'ye kadar kullanılmadı.

    yalnız bu kullanım da pek uzun sürmedi. 1815'te napolyon tahtan indirildi ve bourbon hanedanı tahtı geri aldı. arka planı beyaz olan bayrak geri geldi. bundan 15 yıl sonra 1830'da temmuz devrimi gerçekleşti. vatandaş kral olarak tabir edilen louis philippe tahta oturdu. louis philippe, bourbon kralının uzaktan kuzeniydi. üç renkli fransız bayrağını geri getirdi. ve bayrak o günden beri kullanılmakta.

    bugün o renklerin, birçok fransız vatandaşın kalbinde hala yankılanan devrimle ilişkili idealler olan "özgürlük, eşitlik, kardeşlik" anlamına geldiği söyleniyor. başka bir teori ise, bayrak renklerden mavi, tarihleri; beyaz, umutlarını; kırmızı ise, atalarının kanlarını sembolize ediyor.

    kaynakça:
    1) fransa bayrağı - wikipedia
    2) fransa bayrağı - britannica
    3) oriflamme
    4) fransa bayrağının tarihi
    5) fransa bayrağı - sea & do france

  • bir fahrettin koca açıklaması. kendisi "birçok ülkeyle kıyasladığımızda sağlık için ayırabildiğimiz kaynakların oldukça sınırlı olduğunu biliyoruz." şeklinde konuşmuş. böyle bir şey nasıl olabilir? ben çok zengin bir ülke olduğumuzu sanıyordum. hatta daha geçenlerde somali'nin imf borcunu ödemedik mi?(bkz: somali'nin imf borcunu ödemek) ve hatta daha 2 gün önce sayın cumhurbaşkanımız 7 uçakla piknik yapmaya gitmedi mi? (bkz: 7 uçak ile kktc'ye pikniğe gitmek) kaynak yoksa bunları nasıl yaptık? yoksa sayın cumhurbaşkanımızın iddia ettiği gibi dünya lideri değil miyiz allah korusun?

  • önceleri insanlar emekli olduğunda son aldığı maaşının aşağı yukarı %70'i emekli maaşı olarak bağlanırdı.

    2008 senesinde 5510 sayılı kanun ile emekli olduğumuzda son aldığımız maaşın yaklaşık %30'u bağlanıyor.
    yani somutlaştırırsak;
    2008 sonrası işe girmiş, bugün 7000 tl maaş alan bir beyaz yakalı, şuan emekli olsa agisi falan dahil 2500 lira falan emekli maaşı alacak.

    karşılaştırmak için biraz daha açmak gerekirse;
    öğretmen emeklisi babanız 2008'den önce emekli olduysa; bugün 4000 lira emekli maaşı alıyorken,
    2008 sonrası öğretmen olmuş olan siz, bugün emekli olsanız 2500 lira emekli maaşı alacaksınız.

    2008 sonrası işe girenler henüz emekli olamadığı için birçok kişi sorunun farkında bile değil. bir gecede kendi maaşlarına %70 zam yapanlar, yine bir gecede emekli maaşı kesintisini %30'dan %70'e çıkarabiliyor böyle işte...
    (bkz: yaparsa ak parti yapar)

    mevzunun saçmalığı acilen anayasa mahkemesine kadar taşınmalı.
    hala düzeltilmediği takdirde insan hakları mahkemesi tarafından zaten bozulacaktır.

    şuan sözlükte yazıp çizen, okuyan hemen hemen herkesi ilgilendiren bir durum olması sebebiyle bu başlık altına yazmayı tercih ettim.
    artık ufkunuz iki katına mı çıkar, içinize mi kaçar bilemem.

    25-30 sene sonra fox haber muhaberiyle simit hesabı muhabbeti yapmak istemiyorsanız dillendirip kamuoyu oluşturmak gerekiyor.
    ya da istikramda kaydırmaya devam gençler...
    (bkz: your life your choice)

    debe editi: dururken (bkz: ali tezel) olduk iyi mi *
    üşenmedim saydım 37 mesaj atılmış, daha da ardı gelecek gibi gözüktüğü için ek bilgiler ekleme gereği duydum.
    sık sorulan sorulara cevap niteliğinde olur umarım;
    2008 öncesi işe girdiyseniz saklı seçilmiş falan değilsiniz. hemen sevindirik olmayın.
    kurtarmış olduğunuz bir durum yok.
    örneğin 2005 senesinde işe girdiğiniz hala çalışıyorsunuz;
    2008'e kadar olan 3 senelik dönem eski usulden, sonrası dönem ise yeni usulden değerlendirilir.
    kısacası 2008 öncesi, yani (bkz: kıymetlimiss) öncesi çalışma hayatınız ne kadar fazla ise o kadar kardasınız.
    fark şurdan kaynaklanıyor;
    bakın, noyan abi, bilal'e anlatır gibi anlatmış.
    ''2000 yılı ile 2008 arasındaki çalışma döneminde büyüme hızının tamamı emekli maaşında etkin olurken,
    2008’den sonra büyüme hızının yüzde 30’u dikkat alınmaya başlandı.
    böyle olunca da 2000 öncesi çalışmalar emekli aylığına yüksek yansırken, 2008 sonrası çalışmalar daha düşük yansıyor.
    yani, 2008’den sonra aylık bağlama oranı ciddi düşürüldü, buna paralel emekli maaşları da düştü.''
    kaynak

    kendilerine bir gecede süper emeklilik çıkaran, maaşlarını katmer katmer katlayan eller ile senin, benim emekli maaşıma kadar göz dikip emcükleyen eller aynı.
    sorunu uzakta veya başkasında değil, kendinizde arayın.

  • türkçe tweet
    ingilizce tweet

    gılışdar dede vitesi yükseltti iyice.

    "dünyaya sesleniyorum: beni erdoğan’la karıştırmayın. kuvayi milliye geleneğinden geliyorum. kimse kaçtığı yere askerimi bekçi; ülkemi de mültecilere açık hapishane yapamaz! ben haram yemedim. geliyoruz ve şimdiden söyleyeyim, çok çetin müzakereler sizi bekliyor. yok öyle!"

    ingilizcesini de yazmıştır:

    "my call to the world: i’m nothing alike to erdogan. i come from the kuvayi milliye tradition. no one can declare our soldiers as watchmen to where they fled; or declare my country an open prison to refugees. let me tell you in advance, very tough negotiations are waiting for you."

  • asrın liderimiz 40 tl'ye kendi tabanının bu kitabı alıp okuyacağını sanıyorsa yanılıyor. kendi tabanı kitap okuyan kesimden olsa kendisi asrın liderimiz olmazdı.

  • bu konu hakkında bilimsel ve hukuki gerçek bilgiler şöyledir:
    1-ülkede isteğe bağlı kürtaj sınırı 10 haftadır.yani 10 haftaya kadar keyfi bir şekilde gebelik sonlandırılabilir.

    2-down sendromu taraması 11-14 hafta arası yapılır.riskli görülen hastalar kesin tanı yöntemlerine yönlendirilir.

    3-kesin tanı yöntemi anne karnından sıvı alımıdır (bkz: amniyosentez).işlem 1/1000 civarında düşük riskine sahiptir.kesin olmasada %99.9 dogruluk oranıyla (bu oran şöyle: negatif çıkarsa %99.9 güveniyoruz.pozitif çıkarsa %70-80 güvenebiliyoruz ve yine amniyosentez yapılıyor) başka bir test daha var : anne kanında bebeğe ait dna yani maternal kanda free dna.malesef bu test biraz maliyetli 2500-3000 tl arasında bir meblağ.

    4- hukuki olarak asıl boşluk şu; kaçıncı haftaya kadar sonlandırabiliyoruz bu gebelikleri.burada üniversitede konseyler devreye giriyor.onlar ne karar verirse o oluyor ama.mesela hukuken 30 hafta down sendromlu olduğu kesinleşen bebeğin sonlandırılması mümkün mü vs çok ucu açık.sonlandıran üniversiteler veya eğitim araştırma hastaneleri de var sonlandırmayanlar da var.her zaman olduğu gibi hukuk sistemimizin boşluklarını biz risk ve sorumluluk alarak dolduruyoruz.saçmalık işte.

    5-bu sonlandırma ile ilgili bir hikayemi anlatıp bitiriyorum: 24 hafta down sendromu nedeniyle sonlandırma yapılacak bir gebemiz vardı.bebeğin kalbine anne karnındayken potasyum enjekte edilip durduruluyor bu sonlandırma işleminden önce (bkz: fetosit).bu hastaya da uygulandı.bu işlemi ultrason eşliğinde yapıyor perinatologlar.bebeğin kalbinin durduğunu görene kadar bekliyorlar.ama bazen anne ile bebek arasındaki kordon kan akımı nedeniyle o potasyum bebek dolaşımından temizlenebiliyor ve kalp atışı tekrar başlıyor.bu hastada da bu oldu.gebelik sonlandırıldı bebek dogdu ama canlı!!! 24 hafta canlı dogunca tabiki cocuk doktorları yaşatmak icin müdahale ettiler ve çocuğu yoğun bakıma aldılar.peki aile ne yaptı? aile “doktorlar çocuğumuzu öldürdü” diye dava açtı.bakın elli tane imza alınmış.kendi el yazılarıyla “bebeğimin anne karnında kalbi durdurularak düşürüleceğini biliyorum ve kabul ediyorum” diye onam vermelerine rağmen finalde böyle bir dava açtılar :) bence çocuk miadında doğsa iyi olurdu yani böyle anne babanın ben sanmıyorum ki down sendromlu bir bireyden iqları daha fazla olsun.ama işte hayat.dava hala sürüyor.(çocuk ex oldu tabi doğumdan birkaç saat sonra)

  • 2019 yerel seçimlerinden önce de durum böyleydi. öyle ki istanbul'a binali yıldırım, ankara'ya mehmet özhaseki ile çıktılar her türlü kazanırız diye.

    sonrası malum.

  • kepazeliktir. kamuda eşine dostuna damadına makam mevki sağlayanlar milyonlarca insanın hakkına tecavüz eden en büyük hak yiyicilerdir.
    bir rezilliği modern bir batı devletinin yapması o şeyi iyi yapmaz.