hesabın var mı? giriş yap

  • adam smith belki de dunya tarihinde en cok yanlis anlasilmis bilim adamidir... adam smith hakkinda ne okursaniz okuyun size o gorunmez el(invisible hand) kavramini, 1. kitabin ilk bolumunde 3 sayfa anlattigi o toplu igne fabrikasini ve ordaki is bolumun getirdigi uretim kavramini, ve yine 1. kitabin 2. bolumunde anlattigi o kendi cikarlari icin calisipta toplumun yararina isler yapan o kasabin ve terzinin hikayesini anlatacaktir... ustune smithci-ricardo'cu ekonomi diye bir kavram oturtup adam smith'i kapitalizmin babasi yapacaktir...

    halbuki (1) adam smith naif bir kapitalist degildir. (2) uluslarin zenginliginde yaptigi sey bir ekonomi teorisi degildir. (3) adam smith'in o yukarida bahsettigim (o herkesin bahsettigi) kavramlari 700 sayfalik bir kitabin sadece 5 sayfasinda gecmektedir (3 sayfa toplu igne fabrikasi, 1 paragraf gorunmez el icin 1 paragrafta kasap ve terzi icin). uluslarin zenginliginin geri kalan taraflarinda ise smith bize devletin ekonomi icin ne kadar onemli oldugunu, egitimin ve ordunun rolunu, devlet icerisinde fakirligin nasil olustugunu, devletin ureten sinifi nasil korudugunu, buna karsi neler yapilabilecegini; yani gunumuz kapitalistlerin cogunun konusmadiklari ve sosyalistlere attiklari boklari tartisir...

    izin verirseniz adam smith'in uluslarin zenginliginde anlattigi seylere bir daha bakalim, ve ne kadar kapitalistmis anlamaya calisalim...

    (1) adam smith is bolumunun ilk asamada insanlarin uretim yetenegini (zekasini, motivasyonlarini vs..) artirdigini soyler... bunu da herkes toplu igne fabrikasi orneginden bilir. ancak garip bir sekilde 2. kitabin ortalarinda toplumsal is bolumu ilerledikce insanlarin zekalarin dustugunu (aptallasmaya basladigini, aynen bunu kullanir) gozlemler... bunu da asiri isbolumu ile makinelerin ve fabrikalarin yani uretim araclarinin komplexlesmesi ile, insanlarin kendi kullandiklari makineler uzerindeki gucunun ve yaraticilik ozelliklerinin azaldigini bu yuzden de aptallastiklarini soyler... ne de olsa, der smith, modern toplumlarda icatlari artik isciler yapamiyor (eskiden herkes kendi kullandigi aracin nasil gelistirebilecegini bilirdi der smith) ancak bunu bilimadamlari (smith filizoflar ve spekulasyon adamlari diyor bu gruba da) yapiyor... kisaca smith bize ilerleyen is bolumu ile insanlarin yabancilastigini soyluyor... bu da ilerde marx'a buyuk bir ilham kaynagi olacaktir tabi...

    (2) bu asiri is bolumunun gelismesi konusunda smith'in cok da basarili bir gozlemi vardir... gelismis toplumlarda toplumsal zeka ve uretici kabiliyet arttikca (yani yeni teknikler icat edebilme gubu) bireysel ve kisisel zekalar azalir der ki, bu bence 1. dunya ulkelerinin ozellikle amerikalilarin dikkatle takip etmesi gereken bir gozlemdir...

    (3) sanilanin aksine smith kapitalistleri hic sevmez... tabi 1776'da henuz kapitalizm diye bir kavram kullanilmiyor... ancak smith'in birinci kitabin son bolumunde 'sonuc' basligi altindaki degerlendirmesine bakarsaniz smith bir toplumda 3 sinif insan tanimliyor... gelirini maas ile kazananlar, gelirini toprak ranti uzerinden kazananlar ve gelirini kar uzerinden kazananlar diye uc grup tanimliyor... bu taxonomi politik-ekonominin sinif temelini olusturacaktir... toprak sahipleri, isciler ve kapitalist sinif olarak biliriz biz bu taxonomiyi... ve smith derki bu grup icerisinde 3. grup (yani kapitalistler) cikarlari ilk iki grubun tersine toplumun genel cikarlariyla benzesmez diyor... onlara terstir, cunku bu sinifin ayakta kalabilmesi icin kar gucleri artirmasi gerekir... bunu serbest rekabet piyasasi altinda yapamazlar, eger yaparlarsa artik serbest piyasa serbest degildir, oligopolilesir diyor...

    (4) ayni paragrafta devam eder ve bu sinifa (kapitalist) guvenilemeyecegini soyler... der ki bunlarla anlasma yapilirken, hersey dikkatle okunmalidir... cunku bu sinif her zaman hukuk ve devlet gucunu de kullanip insanlari kandirabilir der... hatta toprak-sahipleri ile karsilastirdigimiz zaman ise toprak-sahiplerinin bile kendi cikarlarini bu kapitalist sinif kadar koruyamayacaklarini soyler (toprak-sahiplerinin de zaten karlarini hicbirseyden azandikalri icin zamanla aptallastigini, tembellestigini vs. belirtir...

    (5) serbest rekabet derken, kapitalist grubun surekli rekabet altinda tutulmasi gerektigini soyler, hatta devletin bu rekabeti kontrol etmesi ve oligopoliye, monopoliye izin vermemesi gerektigini soyler... ancaaak bu rekabetin isciler arasinda yapilmasinin genel ekonomiyi ters yone goturecegini soyler... yani smith isciler arasindaki rekabetin isci maaslarinin dusurecegini soyler ve burda su denklemi herkesin huzuruna sunar... bir toplumda, kar oraninin artmasi toplumun cikarlarinin tersine, isci ucretlerinin artmasi toplumun cikarlari dogrultusundadir der... hatta ekonominin ilerleyebilmesi icin isci ucretlerinin devamli artan bir yuzde gostermesi gerektiginin altini cizer...

    (6) adam smith, aslinda ekonomi teorisi falan yaratmaya da calismaz uluslarin zenginliginde... hatta ekonomi ile daha az ilgilenemezdi herhalde... asil derdi yonetici sinifa dersler vermektir... bu yuzden tarihsel ve cografi karsilastirmalar yapar durur bu kitap... oyle ki adam smith okumak isteyenler 1. kitabin ilk 30 sayfasindan sonra bir tarih kitabi ile karsilasirlar... burda smith'in ornek aldigi ulke, ne iskocyadir ve ingilteredir... amerika'daki gelismeleri yakindan incelese de model olarak cin'i gosterir...

    (7) adam smith, 1. kitabin ortasindaki emek teorisinde, bir malin degerinin icerisine giren emekten baska birsey olmadigini soyler... paranin degerli taslara sabitlenmesinin (altin, elmas vs.) cok hatali oldugunu, o yuzden emek degerinin olculse olculse misir fiyatlari ile olculmesi gerektigini, cunku yuzyillar boyunca misir uretiminde gden emek oraninin sabit oldugunu iddia eder. bu teori daha sonra marx tarafindan daha da mistiklestirilerek kullanilacaktir...

    (8) adam smith'i devletin karismadigi, gorunmez elle yonetilen bir pazarin isledigi bir sistemin kurucusu oldugunu dusunenlere karsi da, adam smith bir 500 sayfa byunca devletin ekonomideki rolunu anlatir... hem de nasil... daha kilise egitimi disinda egitimin olmadigi bir zamanda kamu egitimini anlatir, devletin yol, su, ulasim altyapisini kurmasi gerektigini, kapitalist sinifin gruplasmasini engellemesi gerektigini, ve iscilerin yabancilasmasini engfellemesi gerektigini ve en onemlisi kucuk ekonomilerinin kendi pazarlarini korumazlarsa baslarinin bela da oldugunu soyler...

    peeekiii o zaman adam smith neden kapitalizmin kurucusu olarak bilinir? bu genel olarak populer kulturun evrimi ile alakasi olsa gerek... kimse adam smith okumamistir ki... hatta komik bir sekilde adam smith deyince "haa su devlet ekonomiye karismasin diyen adam", marx deyince de "haa su devletcilerin savundugu adam" derler... halbuki adam smith uluslarin zenginlinde devlet olmazsa hicbir seyin olamayacagini anlatip, devlet yoneticilerine ne yapmalari gerektigini anlatirken, marx'in devletle en ufak bir alakasi yoktur... devlete karsidir marx... ama biz boyle bilmeyiz bunlari... ne yazik, ne yazik...

  • korku filmlerinde monolog öldürür. kendi kendinize konuşmaya başladınız mı öldünüz demektir. "hadi çocuklar şakanın tadı kaçtı artık çıkın ortaya" diyip sağ kalabilen olmamıştır, tıpkı kazık kadar adam olup "dur şuraya saklanayım da şunların aklını başlarından alayım" diyenlere rastlanamadığı gibi. öyle şaka mı olur lan ilkokul mu burası?

    karanlık bir ormanda yürüyorsanız "kim var orada" sorusunu sormanız da salak bi monolog örneğidir. gecenin köründe sinsice ortalıkta dolaşan adamdan ne hayır gelir? kimse kim lan sana ne dümbük. kaç git işte. karanlıktan bi sesin "benim ben, maria sharapova, tenis topum ormana kaçtı da onu arıyodum" demesini mi bekliyorsun?

    bi de ismiyle arkadaşı aramak vardır, o da ayrı bi dallamalık örneğidir. gece vakti çıkın evden dışarı, sevgilinizin adını söyleyip durun. ulan o sevgili azıcık adam olsa zaten gelir bulur seni. "bill? sen misin? bill, orada mısın?" haa evet bill orada, afedersin deli sikmiş bill'i, çıkmış gecenin köründe çalı çırpının arkasına saklanmış sana bakıyo. ulan bunu görünce benim bile öldüresim geliyo seni, katil naapsın?

  • reklam tekliflerini reddeden, tuncel kurtiz'in ölümüne bir köşede ağlayan sanatçı.
    değerini pek bilemediğimiz, en sahicisinden.

  • bizans hükümdarlarının kızlarına türkçe seslendiğine inanan insanların var olması. ve hatta günümüz türkçesiyle seslendiklerine.

  • öyle pek romantizm, aşk hikayesi tadında filmleri sevmem fakat bu filmin bir sahnesi var ki, hönkürerek ağlatıyor. aşkla bağlı olduğu kocasını kaybeden zavallıcığım kadın, cep telefonundan evi arayarak telesekreter mesajında konuşan kocasını dinleyip duruyor. bu nasıl bir çaresizlik, nasıl bir acı durumdur. insan da kendini bir o kadar çaresiz hissedip zırıl zırıl ağlamaya başlıyor kadınla birlikte.

  • aç aç dolanıp, şöyle fitim böyle sağlıklıyım, yiyorum ama kilo almıyorum, kilo takıntım yokgillerden. bu versiyonları reklamlarında oynatan kalori bombalarını özellikle sepetimden çıkarıyorum, saksı mıyız lan biz.

  • türk olduğuma şükretme sebeplerinden bir tanesi.. allah'tan türküm ve türkçe biliyorum da şu muhteşem filmi tüm esprileri ile izleyebiliyorum.

  • halil burayı okuyosun biliyorum. inanılmaz iticisin, hemzeminsin ve çaresizsin. diploman nedir bilmem ama süper eğitimsizsin, terbiyesizsin ve çapsızsın. cumali ceber senin gerçek kişiliğindir, rolün değil. kazandığın tüm para haram olsun. oksijenimizi tüketiyorsun haksızca.

    allah seni alsın.

    tanım: başarısız tipleme, akepeli eğlencesi

  • "hülya hanım'ın da par(s)ası bitmiş , trt projelerinde yer almak istiyor anlaşılan" diye düşündüren başlık.

    yakında alırız haberini... bakalım hangi kıymetli (!) trt projesinde yer alacak kendisi.

  • kendisinin türkiye'nin en iyi oyuncusu olduğunu iddia eden kişinin şaka yaptığını düşünmek istiyorum. şaka maka güzel bir şaka.

  • işte kara mizah budur dediğim film. milletin ne düşündüğü umurumda değil…

    son akşam yemeği ve aslında her şeye sahiptik göndermesi ile beni tavladı..

    bir konuya da açıklık getirmek üzere bu yazımı yazıyorum.

    hepiniz general neden 10 ar dolar aldı ki diye merak içerisindesiniz değil mi? bu aslında askeriye ye bi gönderme. penatagonun yıllık bütçesi 700 milyar dolar. evet yanlış duymadınız milyar dolar. 350 milyon amerikalı da olduğunu düşünürsek her amerikalı yıllık 2000 dolar günlük ise yaklaşık 5 dolar ödüyor pentagon denen şeye. su ve atıştırmalık 2 ürün toplam maliyet 10 dolar. peki iyi de en doğal hakkı olan yaşama hakkı bedava iken neden bu para veriş?

    bizde de diyanet bütçesi 16 milyar tl. yaklaşık 80 milyon kişi olduğumuzu düşünürsek her birimiz yıllık 200 tl veriyoruz. ne için? ama bir imam gelip sizde 10 tl alıp çarpsa bunu sonsuza kadar düşünürdünüz değil mi?

  • aşmış radyoculuk kariyeri, ilişki testi ile yakaladığı başarısı, rabarba'sı, stand-upları, komedyenliği, samimiyeti vesaire bunlar bir yana... yakınındaki tüm arkadaşlarına her zaman destek olmuş, ellerinden tutmuş ve başarılı olmaları için çabalamış bir adamdır. benim için bu yönüyle özeldir. abidir.

    sayesinde cem işçiler'i, kemal ayça'yı, fazlı polat'ı, firuze özdemir'i, ilker gümüşoluk'u, ibrahim türker nam-ı diğer anlatanadam'ı, erman arıcasoy'u tanıdım. bunlar mesüt süre ünlü değilken, ya da küçük bir kitle tarafından takip edilen bir "az ünlü" iken de yanındalardı, şimdi mesut süre tüm türkiye'nin tanıdığı bir adamken de yanındalar ve onlar da kendi komedyen kariyerlerinde ilerliyorlar. hiç birini yarı yolda bırakmadı, kendi kocaman yüreği ondan kocaman, güzel adam.