hesabın var mı? giriş yap

  • edit: açıklama gelecek.

    edit:

    sevgili arkadaşlar,

    tarcanlar ile beraber hazırladığımız ortak açıklama metnini sunuyorum:

    tarcanlar ile yaptığımız görüşmeler neticesinde karşılıklı olarak paylaşımlarımızı kaldırma kararı aldık. nedenlerimizi detaylı olarak paylaşarak süreci daha fazla uzatmak istemiyoruz ve sizlerden de bu konuda anlayış bekliyoruz. aramızdaki anlaşmazlıkları sami bey ile görüşerek uzlastik, kendisine yapıcı tavrından ötürü teşekkür ediyorum. konuyla hiçbir ilgisi olmamasına rağmen bu paylaşımlardan zarar gören tarcanlar şubelerinden ve isim benzerliği nedeniyle mağdur olan benli otomotivden özür diliyoruz. vermis olduğumuz rahatsızlıktan dolayı sizlerden de ayrıca özür dileyerek, bu süreç içerisinde kendi hizmet almadığınız firmalara yapmış olduğunuz spam yorum ve puanlamaları geri almanızı rica ediyoruz.

    saygılarımızla.

  • çalıştığım iş yerinde bir arkadaş vardı. benden yaş olarak 5-6 yaş falan büyük. aşırı derecede kitap okuyan birisi ve kitaplarını hiç yıpratmaz. okuyup bitirdiği kitabı rafa koy sıfır kitap diye satarsın o derece güzel bakıyor. bir gün elinde frp türünde bir kitap gördüm. oradan bir sohbet başladı. normalde hiç kimseye kitap vermeyen adam serinin ilk kitabını bana getirdi verdi. okudum bitirdim. bitirdiğim günün ertesi günü teşekkür edip iade ettim. bir sonraki gün üçlemenin geri kalanını getirdi. onları bitirdim verdim. bir üç tane daha getirdi.(kitaplara kendimden daha çok dikkat ediyorum emanet diye) bu sefer iade ederken yanında serinin yeni çıkan kitaplarından bir tane hediye ederek teslim ettim kitaplarını. abi adam bugüne kadar kime kitap verdiyse geri gelmemiş. benden anında geri alıyor, bir de teşekkür maksatlı yeni kitap hediye edince adam; yarın sırt çantası, torba vs şeyler getir işe gelirken abicim dedi. sordum neden diye. sen getir, sorma dedi. getirdim, iş çıkışı bindik otobüse, gittik onların eve. adam kütüphanesini açtı yemin ediyorum kitapçı açarsın. bi oda dolusu kitap. ağzına kadar kitap dolu. yerlerde, raflarda, dolaplarda her yer kitap. istediğin kadar kitap alabilirsin abicim. tek tek getirmekle uğraşma, hepsini bitir öyle geri getir dedi. yani adam olun. aldığınız kitabı geri verin. kimse size kitaplarını vermek zorunda değil. insanlara nasıl davranırsanız benzer şekilde karşılık alırsınız.

  • tır şöförüyle aramda geçen diyalog.

    + abi romanya nasıl bir yer?
    - abisi romen gümrüğünü görünce sikim kalkıyor sen hesap et

    (bkz: klinik vaka)

  • bilmesi.
    evet adamın çok şey bilmesi, ama ukalalık gibi değil, hmmm nası desem, işinde uzman olması diyim.
    yani ne sorsan yanıtlaması, ya da bir hobisi var diyelim, örneğin caz, adam caz tarihinden, enstrümanlarına kadar her şeyi biliyor mesela,
    ama gösteriş yapmıyor, sırası geldikçe, ona soruldukça tevazu içinde yanıtlıyor.
    bilgi güçtür.
    bilgi diğer tüm defoları kapatır.

  • her ne kadar gelin gerçekten kezban olsa ve damat gerilmekte haklı olsa da verdiği tepki bildiğin hödüklüktür. durun gençler daha cicim ayı başlamadan bu ne tahammülsüzlük?
    bir de sevgisizlikleri çok belli oluyor yazık gerçekten.

  • gerçekten artık emin olduğum, kanı değil olgudur.

    yönetime bakıyorsunuz, hep en yüksek yerlerde kötüler varlar.

    iş hayatında; iş ahlakı olmayan, ciğeri beş para etmezler bütün iş kollarındalar. kibar ve nazik biriyseniz ancak bi yere kadar gelebiliyorsunuz. gerisi boş. hep birilerinin sırtına basarak ilerlemek zorundasınız.

    ilişkiler de aynı şey yine geçerli. nazik, kibar beyefendiyseniz, çok yüksek ihtimalle kaybeden tarafsınız. bozuk ağızlı, öküzden biri olduğunuzda şansınız çok daha yüksek.

    adalette aynı şekilde, hep kötüler kayırılıyor.

    ülkede iyi insanlar varsa da, hiçbiri etkin şekilde yüksekte değiller ve insanların genel mantalitesi de bu değil zaten. bu ülke her bakıma kötülerin ülkesi, en yakın zamanda gideceğim.

  • halüsinasyon görmediysem eğer az evvel bir köpek trafik ışıklarının altında sesli yönlendirme sistemleri var ya hani heh işte geldi o butona patisiyle bastı 20 saniye kadar bekledi beklerken önümde duran çocuğa baktı caddeye baktı sonra tekrar çocuğa baktı ben içimden allahım şimdi "birader az kenara çekil" diyecek galiba diye düşünürken şimdi karşıya geçebilirsiniz sesini duyunca koşarak karşıya geçti. kulağında sarı plastik küpesi ve çakaldan olma sırtlandan doğma bir görüntüsü vardı. ne sevimli şeydi yahu.

  • "bilimkurguda mantik aranmaz" diye dusunenleri, ulu onder kim jong un'un izniyle yeniden egitim kamplarina gondermeden once, gerekli girizgahi iceren su versiyona davet ediyorum.

    buradaki versiyonunda ise ne bilimkurgu elestirisi hakkinda, ne de filmin kendisi hakkinda konusacagim. onun yerine konumuz akp sivil diktasi.. saka len, kisa tutuyorum, konumuz "beynimizin sadece %x'ini kullaniyoruz" miti. ve bunun yanlisligi degil (millet aciklamis zaten), zarari:

    2012'deki bir ankete gore ingiltere ve hollanda'daki ogretmenlerin neredeyse yarisi bu %10 safsatasina inaniyor (%48 ile %46 tam olarak)

    buna inanan biri, insanlarin basarilarini calismaya degil, beyinlerinin daha fazlasini kullanabiliyor olmalarina yorar. disiplin yerine yetenek on plana cikmis oluyor. cocuklarin boyle ogretmenler tarafindan yetistirildigini dusununce durum daha da korkunc; erken yaslarda basarisiz olan ogrencilerden umidi kesecekler, ve muhtemelen bunu pek farkinda olmadan yapacaklar.

    disiplin, calisma etigi, motivasyon onemli seyler. basarinin ana faktoru bunlarin bir karisimi olan ve turkcesini bilmedigim grit. (metanet bence karsiligi degil, azim/hirs anlami da olmali..sebat geldi tahir ile vesper isimli yazardan, bence bu karsiliyor. odul olarak o anlik hirsla hackledigim bilgisayarini issiz bir ormana goturup saliverecegim).

    bu grit meselesinin de kaynagi su

    bunun eksikligini bizzat yasiyorum cunku erken yasta, ortalamanin ustunde olan iq'um sayesinde kolay yoldan edindigim ufak basarilar, beynimi "basari = yetenek" seklinde sartlandirdi ve bu yuzden kolay yoldan basarili olamadigim konulara -ki bu hayatin buyuk kismi zaten- fazla asilmadim, dogal olarak da hakkaten o konularda basarili olamadim. hala da bircok alanda buyuk zorluk cekiyorum. benden daha az zeki bircok arkadasim uzun vadede daha basarili oldular, cunku ogrenmek veya bir yerlere gelmek yetenege/iq'ya dayali bir 100 metre yarisindan ziyade, zorluklara gogus gerebildigin bir maratona benziyor.

    bunda ailenin rolu de buyuk. cocuklari zekalarindan oturu fazla ovmemek lazim erken yasta, onun yerine calismalarini, degisik yollardan basarmayi denemelerini ovmek lazim.

    benzer sekilde ogretmenler de cocuklara maraton kosucusu muamelesi yapmali. oysa buyuk ihtimalle basta bahsettigim ogretmenler, 100 seneyi askin suredir olmeyen bu zombi mitin, einstein'in agzindan ciktigi yalan haline de inaniyorlardir: "ben beynimin yuzde 10'unundan fazlasini kullanabildigim icin bu kadar basarili oldum".

    buna inanan bir cocuk, o kadar da zeki olmadigini kavradigi an -ki benim gibi cocuklarin eninde sonunda basina gelecek de budur- ornegin einstein sayesinde ilham almayi kesecek, onun yerine bir boka yaramayacak olan einstein'i ikonlastirma/kahramanlastirma surecine girecek.

    bu gorus, paradoksal olarak, hakedilmemis bir ustunluk hissi de veriyor insanlara: "aslinda potansiyelim cok buyuk". "bizim oglan cok zeki ama calismiyor" gibi bir avuntu. potansiyel bir miktar genetigine, buyuk bir miktar da hayatinda yaptigin secimlere bagli. sadece dogmus olmakla ve o beyne sahip olmakla kimse bir payeyi haketmis olmuyor.

    bu yuzden bu tip dusunce kaliplarinin yerlesmesi zararli; diger tum alanlara yaklasimi kotu yonde etkiliyor. ve buna, bu kadar bodoslamasina katkida bulunan eserleri de once asmak, sonra yargilamak lazim.

  • atv nin önünden geçmiştim bi defa, ali kirca haber sunuyordu ben otobusun icinde tavsan gibi bakmistim. tvde ciktim mi bilmiyorum. barbaros bulvarinda.