1486 entry daha
  • camus'un en önemli eserlerinden biri olan "yabancı", insanın yalnızlığı, absürd varoluşu ve özgürlüğü gibi temaları işler. romandaki başkarakter meursault'un duygusal soğukluğu ve toplumun normlarına uymama eğilimi, camus'un insan doğasının absürtlüğüne ve anlamsızlığına vurgu yapmasını sağlar.

    absürdizm, camus'un felsefi düşüncesinin merkezinde yer alır. ona göre, insanın varoluşu anlamsızdır ve evrenin içerdiği düzensizlik ve belirsizlikle karşılaştığında, insanın doğal tepkisi absürd bir hissiyattır. ancak, camus, absürd karşısında umutsuzluğa kapılmadan özgürlük ve isyanı savunur. isyan, insanın yaşamını anlamlı kılan eylemlerden biridir ve absürd karşısında bir tür direniş biçimidir.

    camus'un fikirlerinin temelinde özgürlük ve sorumluluk kavramları yatar. ona göre, insanın özgürlüğü, yaşamı anlamlandırma ve kendi değerlerini belirleme yeteneğine dayanır. ancak bu özgürlük, beraberinde sorumluluk getirir. insan, kendi eylemlerinden ve tercihlerinden sorumludur ve bu sorumluluğun bilinciyle yaşamalıdır.

    camus'un düşünceleri, sık sık ahlaki çelişkiler ve paradokslar üzerinde durur. örneğin, adaletle intikam arasındaki çatışma ve insanın yaşam ve ölüm arasında seçim yapması gibi konuları ele alır. bu çelişkiler, insanın doğası ve varoluşunun karmaşıklığını vurgular ve okuyucuyu düşündürür.
  • the cure grubu '' killing an arab'' sarkisiyla, yazarin ''yabanci'' romanina gonderme yapmistir efem.

    https://youtu.be/sdblqoxmj04?feature=shared
  • yaklaşık 10 sene önce ne kadar çiğ bir insan olduğum gerçeğini yüzüme tokat gibi vuran 3 yazardan biri. kendimi değiştirmemde ne ailemin ne hocalarımın, ne arkadaşlarımın onun kadar payı yoktur, he şu an mutlu muyum, değilim.
  • sisifos'u umutsuz gösteren camus'nun sürecin mükemmeliğine vermediği anlamdır. oysa hayat böyle değildir: sisifos, taşı ilerletir ve ilerletir. zaman geçer. kişi taşı daha iyi, daha güçlüce taşır. daha kolay, yapılması yük olmayan bir şey olana kadar taşır. evet, sisifos lanetin kendisini ezmesine izin vermemelidir. ama aynı zamanda lanetin umutsuzluğunun onu ele geçirmemesine neden olan tek şey zamandır. süreç. yani ölümlülük. tam bu noktaya geri dönmedi camus. çünkü sisifos tam da bu nedenle, ölümlülüğü reddettiği için oradaydı. insan ölümlüdür ve mükemmel değildir. lanete karşı koymak demek taşı ittirmeyi öfkeyle kabul etmek değildir. ölümlülüğü kabul etmektir.

    umutsuzluk değildir yakıcı olan. aşırı umuttur. taşı kinle, öfkeyle, utançla taşımaktır.

    eğer kişi, ötekinin gözünde utanmaktansa kendi gözünde utanmayı seçerse kökünden kopar. kişiyi kişi yapan, diğeriyle olan mesafesidir. bu mesafeyi yok edip bulanıklaştırdığı anda mükemmel olana giden bir şey olduğunu anlayamaz, mükemmeliyetin kendisi zanneder kendini. karşılaştırılamaz olamaz, mükemmeldir. o zaman kişinin yargısını yaratan nedir? sisifos, o taşın kendisine ait olduğunu da sanmakta bana kalırsa. oysa taş, diğerleridir.

    ama utanç kibiri getirdiğinden, kimlik sadece sorun edilen şeyin görkemiyle yaratılmış olur. bu da kişinin başkalarının dertlerini bir amele gibi taşımasına neden olur. kendi alet edevatının işlevini diğerlerine etkisiyle ilintili görür.

    ne ilginçtir ki, diğerlerinin fikirlerine açık olan yani utanmaya açık olan, suçlanma ve yargılanmaya açık olan kişi, bu yargı değerlerinin üzerine düşünebilir haldedir.

    ama sadece kendi gözündeki kişi olamamaktan ve bundan utanan kişi bu yargıları bir filtreden geçirmez. dışarıdaki yargıyı, kendi yargısı sanar. sebebi de utançtan önceki filtrenin eksikliği: suçluluk duygusu.

    suçluluk duygusu bir kurtarıcıdır, hemen utanmanızı engeller. ben suçlanıyorum diyen kişi, ezbere konuşmayacaktır. daha sonrasındaki regülasyon utancı getirir. bununla boy ölçüşmek istemeyen savunma mekanizması ağır bir çöküş yaşamıştır: suçluluğu ortadan kaldırır, egoyu kırılganlaştırır, belirli dinamiklerle sürekli utanca açık hale getirir, sinir sistemi çocukluktan çıkıldığı anda çöküşe geçer.

    bilişsel çarpıtma, bu utancı engellemeye çalışırken harcadığımız ekstra efordur. zihin okumak, sonuca atlamak, niyet okumak, adalet yanılgısı vsvs böylece kişi utançtan korunmaya çalışırken gerçekliği bükmeye başlar. merak duygusu kaybolur. güvensiz ortamda, kendini korurken bulur.

    yargılamalar - suçluluk - utanç -pişmanlık

    eğer suçlu hissetmezse kişi, aslında tam anlamıyla utanamaz. dolayısıyla mükemmel olduğunu düşünmeye ve hayatta acı çekmeye mahkum olur.

    sisifos mutlu "hayal edilmelidir." ama mutlu değildir.

    edit: ben burada mutluluğun anahtarını falan vermiyorum. sadece aşırı umudun umutsuzluğu yaratacak bir başka kök olduğunu söylemeye çalışıyorum. yoksa sadece sisifos mutsuz değil sonuçta. hayat böyle de değil. nasıl olduğunu tam olarak bilemem de. ama sisifos'un neden umutsuz göründüğünü ve mutlu olduğunun zannedilmesi için neden sadece mutlu olduğu "hayal edilebilir" ama öyle görülemez, bunu anlatmaya çalıştım.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap