77 entry daha
  • üzülerek söylüyorum ama 21.yy'da, 90'lar ve öncesinin aldığı eğitimi mumla aranır hale getirmek gercekten bir başarıdır.90'larda ortaöğretime bakınca söylediğim daha iyi anlaşılacaktır.fen, öğretmen , anadolu liselerinde gençler seviyelerine göre girer ve orta alt sınıf çocukların dünyaya açılması için olanak sağlanırdı.imam-hatip liseleri dereceyle alır , düz liselerin icinde bulunan süper liselerde de en az bir sinif korunurdu.tarim ve meslek liseleri ise erkenden meslek sahibi olmak isteyen öğrenciye olanak sağlıyordu.şimdi ise her okul birbirinin aynısı, hepsi öğretmen-öğrenci farkı olmadan gün doldurmak için açılan kurumlar haline geldiler.
  • güzel bir taslak. eğitime katkıda bulunacaktır.
  • bu ihanete güçlü şekilde karşı durmak lazım.
    cumhuriyetin ilk yıllarından beri ilmek ilmek dokunan, ülkeyi yükselten eğitim sistemini menderes zamanından beri itina ile bozuluyor, köy enstitüleri bu ülkenin en değerli okullarıyken kapatıldı ve çöküş hızlandı.
    bu karanlığa boyun eğmemek elzem…
  • eğitime herhangi bir katkısı olmayacak açıklamadır.
    asıl katkısı yayınevlerine olacak efendim. 1.sınıfta yine harflerin öğretim sıralaması değiştirilmiş. hiçbir faydası yok çocuğa. hiçbirşey değişmedi durup dururken milyonlarca kitap çöp oldu.
  • yaklaşın abiler, size biraz meb'i anlatayım.

    gözünüzü kapatın, en yakınınızdaki devlet okuluna dalın, ilkokul, ortaokul, lise fark etmez. aşağı yukarı 20 öğretmen filan vardır. hepsiyle bir 2-3 dakika sohbet edin. şöyle bir manzara ile karşılaşacaksınız:

    bu öğretmenlerden 15 tanesi, bildiğiniz öğretmendir, iyi niyetle çocuklara bir şeyler öğretmeye, onları hayata hazırlamaya çalışırlar, aralarında çok iyi, iyi ve vasat olanlar vardır, bazılarının vizyonu daha geniştir, hemen belli ederler kendilerini, konuşmalarından hemen anlarsınız. neticede kafanızdaki öğretmen tanımıyla uyuşur.

    kalanlardan 3-4 tanesi ise, "bundan öncekiler öğretmense bunlar nedir?" diyeceğiniz türden, dar kafalı tiplerdir, kavrayışları sınırlıdır, empati yetenekleri azdır, öğretmene benzerler ama çocuklarınızı böylelerine çok da teslim etmek istemezsiniz.

    ve bu öğretmenler içinde bir kişi de vardır ki, ciddi ciddi "yahu bu kişi herhalde yanlışlıkla aralarına karışmış, olsa olsa okulun hademesi filandır, ya da yan taraftaki kahveden kalkıp gelmiş bir tiptir" diye düşünürsünüz. abuk sabuk konuşur, davranışlarını bir yere oturtamazsınız, şaşırıp kalırsınız.

    işte bu sonuncu kişi okul müdürüdür, hiç sekmez. %99 dinci bir tarikatın mensubudur. ikinci grup ise müdür yardımcılarıdır, onlar da çoğunlukla dinci tiplerdir. dinci-şeriatçı kafa yapısı yukarılara gittikçe koyulaşır, ilçe milli eğitim müdür yardımcısı, il milli eğitim müdürü, bakanlık bilmemnesi... böyle gider, yukarılarda genelde ışid kafası hakimdir.

    böyle bir yapıdan nasıl bir müfredat bekleyebilirseniz öyle bir müfredattır bu da, fazlası değil.
  • 21. yy da düşünmekten, bilimden vazgeçme iradesinin taslaklarından biri.
    neleri kaybettiğimizi bilelim.
  • osmanlı eğitim sistemi gibi.
    var ama yok tadında.
  • "okul öncesi eğitim programı'nda yer alan değerler türkiye yüzyılı maarif modeli’ndeki “erdem-değer-eylem modeli” temel alınarak belirlenmiştir. modelin nihai hedefi “huzurlu aile ve toplum” ile “yaşanabilir çevrede huzurlu insan” yetiştirebilmek olarak belirlenmiştir."

    modeli açıklayan bölümün girişindeki bu ifadeden de anlaşılacağı gibi tüm beklentiler yerel düzeyde kalmış. yereli halledelim sonra dünyaya döneriz diye düşündüm ama bu beklentileri (farklılaştırma, sınıf içi merkezler kurma, oyun ve proje temelli öğrenme gibi) yerine getirecek öğretmen ve okul ortamı da memleketin kısıtlı bölgelerinde var.

    hedefledikleri beceriler çok kıymetli olsa da belirledikleri stratejileri uygulayacak öğretmen de yetişmiyor ve muhtemelen böyle bir beklentileri de yok.

    okul öncesi programa 26 tane ilke yazmışlar, 26bin beş yüz yetmiş iki bölümlük parodi çıkar. uluslararası program yürütenlere de zorunluluklar var. "erdem-değer-eylem modeli"ni temel alarak programların güncellenmesini istiyorlar (tüm dersler bu modelle ilişkilendirilmeli şeklinde ifade var) ancak bu bilimle örtüşmez. bence kişisel fikirlerin yer aldığı çok az şey bilimle örtüşür.

    umarım ön yargılı bakıyorumdur ve bu program çocuklara çok fayda sağlar.

    bebikosunu anaokuluna kayıt aşamasında olanlara programa bakıp karar vermesini önerebilirim.
  • şöyle bir baktığım, sonra da 150 sayfa açıklama yazdıklarını gördükten sonra okumayı yarıda bıraktığım müfredat. dolayısıyla iyidir, kötüdür bir yorum yapamam.

    fakat bildiğim bir şey var: avrupa'da ve hatta muhtemelen asya ülkeleri haricindeki dünyada en ağır ve detaylı müfredattan birine sahip olmamıza karşın bir lise öğrencisi, 12 sene okuduktan sonra dahi müthiş bir kültürsüzlük ile mezun oluyor. hayattaki en önemli şeyler hakkında bir fikri yok. yaşanmış en büyük, en müthiş hadiseleri ve insanları dahi bilmiyor. pek çok şeye dair düşünceleri çok yüzeysel, okulda kendisine gösterilenlerden ibaret. umumî fikriyata ve kültüre dair meselelerde çok zayıf. konuşması özgüvensiz. yazı dili, vasat. kullandığı kelime sayısı çok az, sürekli tekrara düşüyor. okuduğu şeyi anlamada iyi durumda değil. doğru düzgün bir okuma becerisi kazandırılmamış. türkiye'yi, avrupa'yı, dünyanın büyük kısmını coğrafî olarak tanımıyor. hasbelkader bir osmanlı/inkılâb tarihi şeklinde bölünmüş bir türk tarihinden ibaret bir tarih muhayyilesi var. avrupa tarihi bilmiyor. rönesans ne, reform ne bilmiyor; biliyor da, okulda anlatılan bomboş şeyleri biliyor. üniversitede iibf okuyup da bismarck kim bilmeyen adam gördüm. planck'a ilişkin hiçbir fikri olmayan insanlar tanıdım. o planck ki, lisede insanlara zorla ezberletilir. öğrencilerin edebiyata ilgisi yok, ezbere bildikleri bir şiir yok, takip ettikleri güncel bir dergi yok, sevdikleri bir yazar yok. fikirlerini beğendikleri bir eski filozof yok. yok oğlu yok. bizim var mıydı? bizim de yoktu. sonradan ilgi duya duya öğrendim ben ne öğrendiysem. millî eğitim denen ihanet şebekesine kalsa "allah kaldıramayacağı bir taş yaratabilir mi? eheheh." diyen ebleh sürüsünden olurdum herhâlde. yaratamaz güzel kardeşim, çünkü öyle bir şey olamaz. üçgen kare de yaratamaz, çünkü öyle bir şey olamaz. böylece bu suâli tekrar yanıtlamış olduk bu vesileyle.

    işte, insanlara trigonometri öğretmekte, integral aldırmakta, dağ isimleri saydırmakta, izohips ve saat farkı hesaplatmakta, ahmet hamdi tanpınar neyi yazmış ezberletmekle hiçbir şey olmuyor. bir kültür edinilmiyor. bir mantık ve hayat telakkisi verilmiyor. öğrencilerin bu hayata dair bir fikri yok her şeyden evvel. insan hayata dair fikrini kendi inşa eder ama elindeki enstrümanlarla yapar bunu. öğrenciye kelime vermezsen, fikir ve düşünce vermezsen, düşünme metodu vermezsen hepsi hayatın bir tarafa sürüklediği zavallı klonlar olur. twitter'da gördüklerine göre hayata ilişkin fikir edinir. ya bu müfredatta hala kümeler filan var. sokacağım kümesine şimdi. denk küme, eşit küme... eee?

    bunların hepsi unutulur gider. fakat insanlara verilen umumî kültür, düşün dünyası; bunlar unutulmaz. ilkokulda bir türkçe hocam vardı, şimdiye rahmetli olmuştur. adı rıza'ydı. bundan 16-17 sene evvelinde bana aytmatov'un dişi kurdun rüyaları'nı okutup okuma alışkanlığı kazandıran adam odur meselâ, salak salak test çözüyorduk yoksa. kitaptaki kelimelerin yarısını anlamıyordum, insan böyle böyle öğreniyor. sonra da düşünebiliyor. 500 kelime bilerek düşünemezsin, 5000 kelimeyle konuşan ve yazan ingiliz gelir koyar sana o zaman işte. pisa'da skorlarım niye maymunlarla aynı diye oturur ağlarsın.

    iki tane rönesans tablosu görüp incelenmeden rönesans anlaşılamaz. o perspektif, gerçekçilik çabası... nedeni nedir? ya da açgözlülüğün ve ticaretin günah sayıldığı orta çağ ahlâkından nasıl oldu da kapitalizm doğdu? ticaretin övüldüğü islâm dünyasında doğmadı? bu soruları sorabilecek kafa yapısı lazım insanlara. dolayısıyla orta çağ tarihi bilmeden, avrupa zümreleri bilinmeden, yani avrupa tarihi öğrenilmeden şark dünyasının çöküşü kavranamaz. anca oturur, "avrupa bizi sömürdü" versus "adamlar medeniyet abi, biz de köylüyüz" arasında sözde "fikir" üretir durursunuz. 150 yıldır aynı saflar devam ediyor bu ülkede mesela. "batı'nın ahlâkını almayalım, teknolojisini alalım" jajdshas, ya bi uzayın anasını satayım. marketten salatalık mı alıyorsun? bir toplum, kendi ahlâkından ayrı bir teknoloji üretebilir mi? şu dediğimi, son 150 senede düşünebilen üç kişi filan vardır bu toplumda misal. tam bir entelektüel kısırlık.

    dolayısıyla bu müfredatın yarısını filan çöpe atmak lazım. matematik bilmiyorsa, üniversiteye girişte hazırlık okutursun dille birlikte, gerekirse 6 sene okur ama bir şekilde o kodumun trigonometrisini öğrenir mecbur kalınca.

    ama insan kültürsüz bir dana oldu mu... o biraz zor düzelir.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap